Cips dizme cihazını Çin’e dahi sattı
14 Ocak 2024 04:24

SEN MİSİN HEREKE’Yİ KENDİ MARKASI YAPAN! Cips dizme cihazını Çin’e dahi sattı

Türkiye’nin dünya ile rekabet edebilecek ürünlerini sahiplenemediğini, Hereke markasını dahi Çin’e kaptırdığını söyleyen Yılmaz Makine’nin sahibi Şaban Yılmaz, cips dizme makinesi tasarladı. Çin dâhil 21 ülkeye sattı

Aktan Uslu Tüm haberleri

Dilovası KOBİ OSB’de faaliyet gösteren Şaban Yılmaz’a ait Yılmaz Makine üretim serüvenine 1988’de İstanbul’un Güneşli semtinde, merdivenaltı atölyede başladı. Bedrettin Dalan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki projesi ile OSB’ye dönüştürülen İkitelli’de 2000-2010 arası yer edindi. Gebze’deki ilk durağı, 10 yıl süreyle Hasköy Sanayi Sitesi oldu. Günümüz itibariyle, Mermerciler olarak bilinen KOBİ OSB’de tasarlıyor, üretiyor. Çin’e dahi kafa tutuyor.

BİR SENE İÇİNDE KENDİNİ AMORTİ EDİYOR

Kartepe’deki Frito Lay firmasına, hoş bir tesadüf sonrası cips paketlerini dizme cihazı ürettiklerini kaydeden Yılmaz, cihazın hassasiyetini şöyle izah etti: Üretimden paketli çıkan cips paketlerini alıyor ve içinden birini dahi kırmadan, kolilemeye hazır hale getiriyor. Bu makine öncesi bir eleman bir dakikada ancak 35 cips paketini koyabiliyordu. Şimdi bu sayı, 110’a çıktı. İşçilik üzerinden bakacak olursak makine, bir sene içinde kendisini amorti edebiliyor.”

BİR ÜRETTİ, PİR ÜRETTİ…

O üretimin hikâyesi ise şöyle: “Frito Lay’a başka bir görüşme için gittiğim bir gün proje müdürü aynı makinenin İtalya, Amerika ve Türk olmak üzere ikisi yabancı, biri yerli üç modelini gösterdi. İnceleme süresi verdi. Yapıp yapamayacağımı sordu. İlk numune, altıncı ayda çıktı. Testte üç hata tespit edip, bir ay daha süre verdiler. O süreçte de prototipini tamamladım ve benimkiyle birlikte dört makineyi teste soktular. Benimki birinci çıkarken ikinciden, üç puan fazla edindim. Üç yıl süreyle, başka yere üretemeyeceğime dair taahhütle Frito Lay için ürettim.

ÇİN VE 20 ÜLKEYE

15 SENEDE 1000 SATTI

2008’den günümüze ise Çin, Avrupa ülkeleri, Avrupa, Arap tarafı dâhil dünyada 21 ülkeye, 15 sene içinde, 1000 adet ürettim, sattım. Bu benim için ulaşılamaz görünen bir sayı idi. Cihazı düzgün kullanınca, evladiyelik. Arıza çıkartmayan, sadece ömrü biten yedek parçaların yenilenmesi ile çalışmayı sürdüren bir cihaz. Bu cihazı herhangi bir ilanla falan duyurmadım. Duyurusunu müşterim, kendisi yaptı.”

GÖĞÜS DİKİŞSİZ PAKETLEME

ÜRÜNLERİ, PROTOTİP ÜRETİMDE

Firma olarak her ürünlerine faydalı model patenti ve marka tescili aldıklarını kaydeden Şaban Yılmaz, “Yeni üretimimiz, göğüs dikişi olmayan paketleme ürünleri. İçine un, gübre, tavuk yemi, köpek maması koyabiliyorsun. Tarım sektörüne yönelik bir cihaz. İç piyasaya yönelik olarak, prototip üretim aşamasındayız” dedi.

ÜRETİM ARTABİLİR AMA AYNI

KALİTEYİ TUTTURMAK ZOR

17 çeşit makine üretilen Yılmaz Makine’de tek vardiyada 43 işçi çalışıyor. 10 saatlik günlük çalışma, mesaiyle 13 saate uzayabiliyor: “Mevcut kapasiteyle hangi model olursa olsun, ayda 10 makine üretebiliyoruz. Vardiyayı ikiye çıkartsak, üretimde ikiye katlanır. Bizim üretimde sayıyı artırmak mümkün ama aynı kaliteyi tutturmak zor. Emek yoğun üretiyoruz ve bizim üretimimizi hiçbir zaman, robotlar yapamayacak.

Yılmaz Makine olarak, çok yaygın bir isim olmaktan ötürü isim benzerliği sorunu yaşamadık. Google arama motorunda, çıkıyoruz. Henüz aktif hale getirmediğim, Yılpak adlı ikinci bir firmam daha var. Gerek görmem halinde, o şirketi de faal hale getirebilirim.”

 

 

**

 

HEREKE’Yİ MAHALLE YAPTIK.

ÇİN’DE KASABASINI KURDULAR

Türkiye’de aslında dünya ile rekabet edebilecek kalitede ürün üretildiğini, markaların türediğini ancak sahiplenilmediğini kaydeden Şaban Yılmaz, “Hemen, bize iki adım mesafede olduğu için yüreğimi daha da burkuyor. Hereke Halısı’na sahip çıkamadık. Çin’de, çakma Hereke Kasabası, ilçesi kordular. Biz; üretimiyle dünya markası bir beldeyi, mahalleye dönüştürüp niteleksizleştirdik” diye konuştu. Yılmaz aynı konuya dair şöyle devam etti:

Mavi, Zeki…

“Özallı yıllar, Türkiye’de tekstil sektörünün hamle yaptığı yıllardı. Mayoda Zeki Triko, kot giyimde Mavi… Dünya pazarlarında aslanlar gibi mücadele edip yerini aldı. Peki, ne oldular. Kuvvetle muhtemel şu oldu: Firma kurucuları ya rahmetli oldu, ya da yaş itibariyle inzivaya çekildi. İşi devrettikleri veya devredemedikleri kendilerinden sonraki nesiller, sürdürmedi. Hala varlıklarını sürdürüyorlar ama eskisi kadar, esameleri okunmuyor.

Peşimizden gelen nesil

rahatına çok düşkün

Bunun, bir diğer tanımla aile şirketlerinin sürekli hale gelememesinin temelinde de eğitim, önce aile içi eğitim geliyor. Bizden sonra gelen nesil, rahata çok düşkün. O firmalar kurulana kadar babası, dedesi neler çekmiş. Yaşam hikâyelerine bakın. Sultanhamam, Merter, Perşembe Pazarı’nda çıraklıktan başlamışlardır. Dişleriyle, tırnaklarıyla kazımışlardır. Biz yeni nesle tüm bunları anlatmalı, üretmeyi ve çalışmayı öğretmeliyiz.

Kuşaklar arasında uçurum var

 

Onlara özel liselerde, üniversitelerde iyi bir eğitim imkânı sağlamak da yetersiz. Sahiplenmeyi öğretmeliyiz. Değerini öğretmeliyiz. Bunu da algısı en kuvvetli, gelişmeye en müsait çocuk yaşlarda, 13 bilemediniz 15 yaşına kadar aşıladık, aşılamadık. Aksi halde, geçmiş olsun! 25’ine,35’ine gelip evlendirdiğin, çoluk çocuğa karışmaya hazır çocuğuna ne öğrettin ki, o çocuğuna ne öğretsin. Bu şekilde ne oluyor. Üç kuşak bir arada. Birinciyle ikinci nesil arasında mesafe, birinciyle üçüncü nesil arasında uçurum var. Kapa kapayabilirsen. Bu sağlanmadığı sürece çok şirket, diğer nesillerin elinde yok olmaya mahkûm.

Adamlar bazı şeyleri aşmışlar:

Müdürleri tezgâha ürün koyar…

Amerika patentli Procter Gamble, en son çalıştığım yer. Firmanın sahipleri, Yugoslav göçmeni Türkler. Firmanın denetlendiği gün fabrika durur, temizlenirdi. Öyle bir sistemleri var ki; hiçbir ayrım gözetmeksizin çalıştırdıkları kişilere firmayı, firmanın sahibinden daha çok sahiplendiriyorlar. Onların mantığında müdür, paletten ürün alıp tezgâha koyar. Bizim mantığımızda, kültürümüzde böyle bir şey yok. Adamlar bazı şeyleri aşmışlar.”

 

**

İKTİDARIN EN İYİ HİZMETİ

OSB’LERİ ÖZERKLEŞTİRMESİDİR

 

 

  • OSB’ler yıllar önce, belediyelerden özerkleşti. Sizce, iyi mi oldu?

 

  • Dönemsel olarak kıyaslama gerekirse, OSB’ler 2002 sonrası belediyelerden özerkleşti. Belediye başkanlarına soracak olursanız gelir düşüklüğünden ötürü aleyhlerine oldu ancak sanayici olarak belediye hizmetini, OSB Müdürlüğü’nden almaktan son derece memnunum. Bence iktidarın sanayi çevrelerine en önemli hizmetlerinden biri olmuştur, OSB yapılanmaları.

 

  • Siz neden OSB’de üretimi tercih ettiniz?

 

  • OSB müdürlükleri, kaliteli ortamda üretimde yapmaya bizi adeta zorluyor. Bence iyi noktaya, ancak bu şekilde geliriz. Biz sanayiciler; çok bilgi sahibi olduğumuzu düşünerek çok itiraz eder karşı çıkarız ama işin aslı öyle değil. OSB Müdürlüğü, ‘Ben daha fazla biliyorum’ Kaldı ki öyle. Bilgisine kaynak olarak Bakanlığı gösteriyor. Bizi kasıyor ve gerekeni yaptırıyor. İyi ki de öyle yapıyor.

 

KOBİ OSB, İMES OSB’DEN DE İYİ

 

 

  • İkitelli OSB’de yer aldınız. İMES dahil diğer OSB’lere de bakmışsınızdır. Niçin KOBİ OSB?

 

  • OSB’ler arası kıyaslamada bulunmak gerekirse, KOBİ OSB’yi sonradan olma İkitelli ile kıyaslamak bile, KOBİ OSB için haksızlık olur. İMES OSB’yi de inceledim. Bence KOBİ OSB, İMES OSB’den de çok daha iyi. Bu, şu açıdan iyi. Sonradan kurulan OSB’ler, çıtayı giderek daha da yükseltiyor. Bizden sonra kurulacak OSB’lerde, KOBİ OSB’den daha güzel, iyi olacaktır kanaatindeyim.

 

 

**

HER İLE ÜNİVERSİTE” İLE NİTELİK

DÜŞTÜ. İŞSİZ MÜHENDİS ÇOĞALDI

 

  • Üretiminizle ilişkili, çok sayıda makine mühendisini zincir marketlerde kasiyer olarak da görüyoruz. Sorun, sizce nerede?

 

  • Ülkemizde eğitim politikalarının yanlışlığından ve plansızlıktan dolayı, ihtiyacın çok üzerinde mühendis yetişti, yetişiyor. Öte yandan, ‘Her ile üniversite…’ belki popülist siyaset açısından iyi söylem. Ya da üniversite, kurulduğu şehri de kalkındırıyor ancak siz üniversiteyi bina dikmekten ibaret sanarsanız, oralardan kumpas tutmayı bilmeyen makine mühendisleri yetişir.

 

Büyük sanayi kuruluşlarına

mühendisleri biz yetiştiriyoruz!

 

  • Biz sanayiciler bu eksiği, fabrikalarımızı adeta okula çevirerek gideriyoruz. 3-5 sene süreyle eğitiyor, öğretiyoruz ama bu sürenin bitiminde ise aynı kişi, kariyer yapacağı düşüncesiyle daha büyük sanayi kuruluşlarının kapısını çalıyor. Memlekette KOBİ tarzı işletmelerin ekserisi, büyük markalara, özellikle otomotiv sektöründe fason üretim yapar. Onların şimdi de eğitim merkezleri haline geldik. Biz öğretiyor, yetiştiriyoruz. Onlar yetişmiş elemanı, sayemizde süratle buluyor.

Bakan değiştikçe müfredat değişiyor

  • Memlekette Milli Eğitim Bakanı değiştikçe müfredat değişiyor. Değişime eğitimciler de ne yetişiyor, ne ayak uydurabiliyor. Bunu okul tabelalarından dahi gözlemlemek mümkün. Aynı bina bir ilkokul, bir ilköğretim okulu, sonra ortaokul… Halbuki eğitim müfredatı bir değişmeli, pir değişmeli.

Anayasa güvenceli

müfredat oluşturulmalı

 

Önce 100 veya daha fazla; eğitmen, profesör, akademisyen artık kimlerden oluşuyorsa o kadar kişiden bir heyeti altı ay boyunca kampa alacaksın. Çalıştaylar düzenleyecekler. Sorunlar ve çözümler üzerinden ülkenin ihtiyacı olan eğitim müfredatını oluşturacaklar ve o zeminde oluşan müfredat, Anayasa güvencesi altında olacak. Hükümetler değişse bile, müfredat varlığını sürdürecek, koruyacak.

 

  • Biz mozaik ülkeyiz diyoruz. Eğitim sistemini bu zeminde oluşturup en az 30 yıl mecburi uygulatmalıyız. 30 sene sonra, iyileştirmeliyiz. Dünyanın dört bir yanından gelişmiş ülkelerin modelleri incelenmelidir. Aynı zamanda geçmişimiz, mazi, Osmanlı incelensin. Osmanlı’nın iyi yönleri alınsın. Bu bilgiler harmanlansın. Biz Avrupa’nın hayranı olmayalım. Avrupa bizim hayranımız olsun.”

 

**

 

SİAD’LARDA BİREYSEL

ÇIKARLAR ÖNE ÇIKIYOR

 

  • Sinop SİAD hariç herhangi bir SİAD üyeliğim yok. Teklif gelmedi, gelse de kabul etmem. O yapılanmalarda da, bireysel çıkarlar öne çıkıyor. Ben paylaşmayı seviyorum, biz öyle gördük. Çıkar varsa, paylaşmalıyız. Dengeyi, ikimizin özgül ağırlığından biliriz. Ama toplum olarak paylaşımda sıkıntı yaşıyoruz. Ekip çalışmasını da bilmiyoruz.

Sinop’ dair ne kadar

dernek varsa üyeyim

 

  • Sinoplu’yum. Sinop’a dair ne kadar dernek varsa, üyesiyimdir. Sinop SİAD’ın başkanvekiliyim. Köyümün derneğinin, kurucu başkanıyım. İçinde yer aldığım tüm derneklere fikirlerimle de destek olmuşumdur. Ama gelinen aşamada hemşeri derneklerinin toplumun ayrışmasına etken olduğunu düşünüyorum.

**

 

KİMDİR?

 

1963 yılında Sinop’ta dünyaya geldi.

İlkokulu Sinop’ta bitirdi.

1970’de ailesiyle İstanbul’un Bağcılar İlçesi’ne bağlı Güneşli Mahallesi’ne göç etti. 2005’te Başakşehir İlçesi’ne taşındı.

2009’da fabrikasını Dilovası’na, evini Gebze’ye taşıdı.

Bugünkü fabrikasının temelini 1988’de, Güneşli’deki evlerinin altında, Yılmaz Torna adıyla atölye olarak attı. İlerleyen yıllarda İkitelli OSB’ye geçti. Büyümeyi sürdürüp Gebze’ye geldi. 10 yıl Hasköy Sanayi Sitesi’nde üretti ve Dilovası KOBİ OSB’de bugünkü fabrikasını kurdu.

Halen Dilovası, Köseler Mahallesi’nde Kocaeli KOBİ OSB, 25’nci Sokak’taki yerinde faaliyet gösteren Yılmaz Makina İmalat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin kurucusu, sahibi.

https://yilmazmakina.com.tr/

Firma; dikey paketleme, ürün dozajlama, ağırlık kontrol, paket dizme, sıvı dolum, kapak sıkma, şişe paletleme, hat sonu paketleme, komple hat çözümleri makineleri üretip dünyanın 21 ülkesine ihraç ediyor.

Gebzespor Başkanvekili.

Evli. İki çocuk babası. Dört torun sahibi.

Habere ait diğer görseller

Güncelleme: 14 Ocak 2024 04:27
BENZER HABERLER
X