
SEKTÖRÜMÜZ HER KRİZDE BÜYÜDÜ Kadrolaşmada sadakat yurtdışı eğitimi körükledi
Darıcalı Uluslararası Eğitim Danışmanı Fulya Yalezan Uludağ Ekonomi Zirvesi’ndeki konuşmasında sektörlerinin her krizde büyüdüğünü, kurucusu olduğu TEC’e pandemide talebin yüzde 300 arttığını söyledi. Yalezan, sadakata dayalı kadrolaşmanın talebi körüklediğini kaydetti
Yurtdışına beyin göçü, memleketin yakıcı meselesi.
Yurtdışında eğitim, gidenin dönmesi durumunda, yakıcı meselenin söndürülebilir hali…
Yurdumuz insanlarının yaşamlarını sürdürmekte ya da gençlerin temelli olacak şekilde yurtdışı hedeflerinde gerekçeler malum.
Her ne kadar 2019-2024 dönemi Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir bir belediye meclis toplantısında (50 bin nüfuslu) ilçeden Kanada’ya 2 bin göç olduğunu, gençlerin başvuruyu, ‘Cinsel haklarımıza saldırı var’ diye yaptığını öne sürüp, “Memlekette bu kadar gay varmış da bizim haberimiz mi yokmuş” deyip tüm ülkenin dikkatlerini üzerine çekip ilçeyi ayağa kaldırmıştı.
Darıcalı iş insanı ve Uluslararası Eğitim Danışmanı Fulya Yalezan, Sapanca’daki Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yurtdışı eğitimi körükleyen etkenlerden birinin iktidarın liyakata değil sadakata dayalı kadrolaşması olduğunu söyledi.
Editör notu: Şayir’in geçen dönemki pratiği ile Yalezan’ın geçen ayki tespitini harmanladığımızda şu sonuç ortaya çıkıyor: İktidar tarafından Hamza Şayir’in belediye başkan adaylığına layık görülüp seçtirildiği Dilovası’nda, ileride Dilovası Belediye Başkanlığı’nı hedefleyen hele ki iktidar partili ancak liyakat sahibi Dilovalı genç belediye başkanlığı yapmak için de, yurt dışına gitmesin de ne yapsın? Ya da liyakatli belediye başkanlarının yönettiği kentlerde yaşamak için ilçeyi terk etmesin de ne yapsın, idi... 31 Mart'ta yeniden aday gösterilmedi.
İş ve ekonomi dünyasını buluşturan Uludağ Ekonomi Zirvesi, 25-28 Nisan günlerinde Sakarya’nın Sapanca İlçesi’ndeki NG Enjoy Hotel’de gerçekleşti.
Açılışına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Ali Şimşek’in de katıldığı zirvenin ana sponsorluğunu global ölçekli nakliye zinciri firması, Uber Türkiye üstlendi. Fulya Yalezan’a ait Test Education Centre – TEC (Test Eğitim Merkezi), oturum sponsorları arasında yer aldı.
Fulya Yalezan zirveye, 27 Nisan Cumartesi günü 09.30’da başlayan “Eğitimin Geleceği: Dijital Çağda Global Yetenekler Geliştirmek” konulu oturumda konuk oldu. Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet T.Nane’nin moderatörlüğündeki oturumun diğer konuşmacıları Koç Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Metin Sitti, İstanbul Saint-Joseph Lisesi Müdürü Paul Georges ve New York Üniversitesi akademisyenlerinden Akademisyen Yazar Prof.Dr.Selçuk Şirin oldu. Yalezan söze şöyle girdi:
LİSELİ MUTSUZ ERGENLER
“Yurt içinde bir şeyleri karşılamaya çalışıyoruz ama ne kadar yeterli, tartışılır. Benden önceki konuşmalarda sporun öneminden bahsedildi. Lise çağında çocukların hayatından her şeyi çıkarıyoruz maalesef. Sadece soru çözüyorlar. Hatta birçoğu açık liseye kayıt olup hayatlarını bir dershane ortamına dönüştürüyor. Ve bütün enerjilerini, yaşam heyecanlarını, kendilerine olan özgüvenlerini, geleceğe dair planlarını bu soruların getireceği sonuçlara bağlamak zorunda mutsuz bir ergenlik geçiriyorlar.
Hâlbuki yurtdışında durum böyle değil. Orada çok daha rahat bir ergenlik söz konusu. Yine spor, müzik, hobilerine, kişisel gelişimlerine ortaokul ve lise eğitimleri boyunca devam ediyorlar. Hayatlarını değiştiren ve okullardaki eğitim sistemini zorlaştıran dershane konusu yok.”
ÇOK KÜÇÜK BİR SEKTÖRÜZ!
Yurtdışında eğitim tercihinin genelde yüzde 1.5 – 2 gibi bir istatistikle seyrettiği ve genel öğrenci sayılarına bakıldığında yurt dışı eğitim hizmeti sektörünün de “çok küçük” bir sektör olduğunu kaydeden Fulya Yalezan, “Fakat hem inbound (gelen) hem outbound (giden) halde; gerek öğrenci değişimi, gerek doğrudan planlı eğitimlerle hayatın çok içinde bir olgu” dedi.
LİYAKATİN YERİNİ SADAKAT ALINCA…
Ülkemizde eğitim sürecini baltalayan en büyük unsurun kadrolaşmadaki stil tercihi olduğuna işaret eden Yalezan, “Maalesef, liyakatin yerini sadakatin almıştır. Liyakat derken öğrencinin kişisel gelişimi ve edindiği belgeler anlamında söylüyoruz. Tanıdığı olanın ya da belirli bir siyasi görüşe yakın olanların görev almasının toplumun geneline getirdiği umutsuzluk, mutsuzluk ve heyecan kaybı yurt dışı eğitime talepte çok büyük artış yaşattı diyebiliriz. -Şanslı ve sadakatli- Azınlık, -liyakatlı- çoğunluğun önüne çok rahat geçebiliyor” dedi.
ÇOCUKLARIMIZIN VİZYONU
BİZDEN ÇOK DAHA DERİN
-Gerek eğitim gerekse temelli- Yurt dışını tercihte bir diğer etkenin alım gücü olduğunu belirten Yalezan, “İnsanlarımızın dünya vatandaşlığına ilgisi dijital çağda çocuklarımızın kendilerine uluslararası kimlik edinme çabası, bu küresel fırsatlar ikliminde yer bulma istekleri ve Selçuk (Prof.Dr.Selçuk Şirin) hocamın da bahsettiği olağanüstü analitik ve kritik düşünceye sahip olarak nelere ulaşabileceklerini önceden görebilmeleri, çocuklarımızın bizden daha derin bir vizyona sahip olmaları, onların bu ihtiyaçlarını daha çok dile getirmesine sebep oldu” diye konuştu. Yalezan sözlerini tespitleriyle sürdürdü:
“2000 ve sonrası doğumlu, dijital çağda yetiştirdiğimiz bu kuşaktaki çocuklarımızın karar alma, beğenme, satın alma süresi yedi (7) saniye. Şaşırtıcı geliyor ama böyle bir karar alma yetileri var.
Elindeki telefonla bakıyor, karar veriyor, ‘Tamam, bu’ diyor. Tıkla, bas, al. Telefona kayıtlı bir kredi kartı. Sürekli eve gelen paketlerle şaşıran bir anne baba.
Kendi bütçesini, anne babasının kendisine koyduğu limitleri aşan çocuklarda anne babayı ikna süresi bir ile üç ay arası değişiyor. Yani eğer çocuk arkadaşlarından okuldaki velilerden öğretmenlerden duyduğu yurtdışı eğitim süreçleriyle ilgili kafasında bir satın alma duygusu oluşturduysa bu konuda anne babasını ikna etmesi 1 ila 3 ay.
Bu kısa bir yaz programı, yurt dışında yatılı bir lise olabilir. Fark etmiyor. Biz eninde sonunda o fikre ikna oluyoruz.”
Yalezan bir diğer tespitinde ise adeta, “Çocuklarınıza haberleri izlettirmeyin!” demedi ama dedi: “Bir diğeri ekonomi ve toplum konularında bizi mutsuz eden haberlerin yer alması. Bu sabah haberlerde vardı. Bir veli, oğluna kızan öğretmeni bir yumrukla yere serdi. Biz parasını verdiğimiz her alanda maalesef hala doktor da, öğretmen de dövebiliyoruz. Alım gücü artan kişilerde bu şekilde bir hak arama kültürü oluştu. Buradaki bu mutsuz fotoğraftan mutsuz çalışanlar yarattık ister istemez. Çocuklarımızı yetiştiren, bize hizmet veren kadrolarda mutsuzluk. Onların yurt dışına kaçışı.”
TÜRK EĞİTİMCİLER AĞI’NDA
İNGİLTERE’DEKİ 300 EĞİTİMCİ
İngiltere’de kurduğu Turkish Educatiors Network (Türk Eğitimciler Ağı) adlı sosyal medya platformunda son beş yılda İngiltere’ye gelen öğretmenlerimizi bir çatı altında toplamaya çalıştığını kaydeden Yalezan, “Günümüz itibariyle oluşumda liyakatli, yüksek lisanslı, en az iki dil bilen öğretmen sayısı 300. İngiltere’de kendilerine sıfırdan yer edinmeye çalışıyorlar. Bu da bu mutsuz kadroların sonucu” dedi.
MEB’DE 100 YILDA 70 BAKAN
Yalezan, konuyu iş insanı kimliğiyle de yorumladı: “Ülkemizin siyasal iklimine son 100 yılda istatiksel olarak bakarsak; iş dünyası olarak şikâyetçi olduğumuz konu kadrolarda –olmayan- istikrar. Merkez Bankası başkanımız, teknokratlarımız sürekli değişiyor. Cumhuriyetimizin ilk 100 yılında Bakanı en çok değişen Bakanlık, MEB olmuş. İlk 100 yılda Cumhuriyetimiz, 70 Milli Eğitim Bakanı görmüş. Her Bakanın ortalama görev süresi 1.5 sene bile değil. Ama sadece 27 Merkez Bankası Başkanı değişti.
İNTEGRAL BİLMEYEN MÜHENDİS YETİŞTİRECEĞİZ
Sırf dokuz (9) Milli Eğitim Bakanı bu hükümetten gitti. Ve bu salonda bulunan topluluk olarak en az beş farklı eğitim sistemine şahit olduk.
Köy Enstitüleri, öğretmen liseleri, kredili sistem, 8+4, 4+4+4 ve daha dün bir hafta askıda kalmak üzere müfredat yeniden değişti.
Liselerde matematik dersinden integraller kaldırıldı, ama bunu öğretmen istemeyen üniversiteler integralleri verecek mi, bilmiyoruz. İntegral bilmeyen mühendis, mimar, sayısal tabanlı kadrolar yetiştireceğiz.
Sürekli eğitimle oynuyoruz. Ortalama 1.5 sene görevde kalan bir Bakan sistemi anlamaya fırsat vermeden yeni değişiklik getiriyor.
Kimse üzerimizdeki gömleği değiştirmiyor, her gelen kafasına göre yama yapmaya çalışıyor.
Bunlardan sebep sosyal çürüme oluyor ve bu çürümeden çocuklarımızı korumak istiyoruz.
En son yasadığımız ve en büyük etkiyi yaratan olgu covid, pandemi. Ülkemizde eğitim sektöründe iki yıllık araya fakat 20 yıllık kayba sebep oldu, rekabet gücümüzü kaybettik. Dünyada da en çok ara veren ülkelerden biri olduk.
Tek taraflı televizyon kanallarında hiçbir şey öğretilmedi ve öğrenilmedi. Aileler çocuklarını bu durumdan kurtarmak için yurtdışındaki yatılı liselere başvurmaya başladı. Biz covidde yüzde 300 oranda talep patlaması yaşadık.
Ülkemizde ne kadar kriz olursa bizim sektörümüz o kadar büyüyor.
Enflasyon, savaş, Ortadoğu, hükümet krizlerinde biz büyüyoruz. İnsanlar nerede umudunu kaybediyorsa orada çocuğunu kurtarmaya yöneliyor. Ve bize geliyorlar. Kriz istediğimiz bir şey değil. Keşke İngilizce öğretmenliğine geri dönsem, danışmanlığa hiç ihtiyacım olmasa ülkemizin. Ama dünyada uluslararası eğitim sektörünün en geç büyüdüğü ülkeyiz. O kadar genç nüfusa rağmen çok geç başladık.
Dijital çağda, çocuklarımız yönlendirdi bizi buna.”
FULYA YALEZAN’DAN VELİLERE ÖNERİLER
“En temel prensibimiz çocuklarınız bir dil bilsin. Bir enstrüman çalsın. Bir spor dalında iyi olsun. Mutlaka satranç bilsin. Bilgisayar dillerine merak sarsın. Kişisel gelişimlerini artıran bu alanlara angaje olmalarını yurtdışında sağlamak mümkün. Maalesef bizde bu ortam yok.”
FULYA YALEZAN’DAN İNCİLER
Eskiden oturma odasında oturan çocuğa ceza vereceksek, odasına göndermeyi tercih ediyorduk. Şimdi ceza olarak, oturma odasını işaret ediyoruz. Hiçbiri bizimle sosyal iletişime girmiyor.
Bir danışman olarak ailelere her zaman, çocuğunuzla çatışmaya girmeyin diyorum. Bana atın topu. Göğsümde yumuşatıp o kaleye gönderirim. Çocuğunuz size söyleyemeyeceğini bana ve ekibime anlatıyor. Ve de her iki taraf arasında çok rahat köprü görevi görebiliyorum.
Yurtdışı eğitime giden çocuğun ailesinde, aile içi tüm çatışmalar bitiyor çünkü farklı bir outdoor sistem var. Spor yaptırıyorlar örneğin. Enstrüman çalıyorlar. Boş zamanları kalmıyor. Sosyal medya hayatlarından büyük ölçüde çıkıyor.”