Arife’nin Gökçe Kız’ı Üçüncü Yeni’de
10 Mart 2024 10:05

ÖĞRETMENİ MURAT DAĞ YÖNLENDİRDİ Arife’nin Gökçe Kız’ı Üçüncü Yeni’de

Kendisine rehber öğretmenlik de yapan Türkçe öğretmeni Murat Dağ’ın yeteneğini keşfedip yönlendirdiği Çayırova İstiklal Ortaokulu öğrencisi Arife Göknur Kaya’nın “Gökçe Kız” adlı hikâyesi ülke çapında yayınlanan fikir edebiyat dergisi Üçüncü Yeni’de yayımlandı

Aktan Uslu Tüm haberleri

Çayırova İstiklal Ortaokulu’nun güzide öğrencilerinden Arife Göknur Kaya’nın kaleme aldığı "Gökçe Kız" hikâyesi ülke çapında yayın yapan "Üçüncü Yeni" fikir ve edebiyat dergisinde yayımlandı. Arife Göknur Kaya’yı ilk kendisine rehber öğretmenlik de yapan Türkçe öğretmeni Murat Dağ, bir sürpriz yaparak kutladı. Öğrencisi Arife Göknur Kaya’yı Türkiye Edebiyat ve Dil Derneği – TDED Kocaeli Şubesi’nin dün akşam Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi’ndeki “Şiir akşamı”na götüren Murat Dağ, hikâyesinin Üçüncü Yeni’de yayımlandığını orada söyledi. Tebrikleri gerek Arife Göknur Kaya gerekse Kaya’nın yeteneğini keşfedip, açığa çıkartıp yönlendiren Murat Dağ birlikte kabul etti. Etkinliğe Üçüncü Yeni Dergisi'nin imtiyaz sahibi Enes Yayla'da katıldı. Yayla ile birlikte TDED Kocaeli Şube yönetiminden Hacer Alioğlu Yakuti de genç yazar ve öğretmeni ile Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi'nin fuayesinde bir süre sohbet etti, kutladı.

Çayırova İstiklal Ortaokulu, 8/G sınıfının 62 kayıt numaralı, ülkemiz edebiyatının gelecek vaat eden genç yeteneği Arife Göknur Kaya’nın Gökçe Kız adlı hikayesi şöyle;

 

GÖKÇE KIZ

 

 

-Gökçe olsun.

- Evet, evet. Gökçe!

-Böylesi gözleri olana başka isim olmazdı zaten. Erkek değil ki yiğitlik gösterip ad almasını bekleyelim.

 

Gökçe iyidir. Böyle aldı adını Gökçe kız. Her ne kadar kız olsa da erkek çocuklar gibi at binmeye meraklıydı. Bir de ok atma hevesi vardı. Babasının okunu alır, uğraşır dururdu. Çadırın içinde sağa sola ok atar, babası kızının gücüne şaşırmaktan çadırın delik deşik olmasına kızamazdı. Biraz farklıydı Gökçe kız. Böylece büyüyüp yetişti genç, yiğit bir kız oldu.

***

Alemde şer, Oğuz'da er tükenmez. Oğuz erleri seferden geri durmazlardı. Yine öyle oldu. Günlerden bir gün boyun erleri sefere çıktılar. Gökçe de onlara katılmak istedi. Gökçe, çok iyi bir okçuydu ama erler onu götürmek istemediler. Erler sefere çıkalı günler geçmiş dönmeleri gereken vakit çoktan gelmişti. Göğün kara bulutlarla kaplandığı, yağmurun Han'ın otağını delip geçecek kadar şiddetli yağdığı gün Gökçe kız, kırk yürekli kızı toplayıp konuştu. Ertesi sabah adını renginden alan Deliboz'la yola koyuldular. Güçlü, hızlı bir attı Deliboz. Gökçe'nin yoldaşıydı. Diğer yoldaşıysa Cangöz… Cangöz, Gökçe'nin yaralı bir yavruyken alıp iyileştirdiği, büyüttüğü kartalıydı. Ona rehber olurdu. Dağlar tepeler aştılar. Sonunda kafirin inini buldular. Gökçe kız bir şeylerin ters gittiğini anladı. Geldikleri ovanın toprağı çorak, ağaçları kuru, hayvanlar bir o kadar zayıftı. Belliydi burada yaşayanların kalplerinin karası toprağa dahi islemişti, ot bitmez olmuştu.

At kişnemelerini duyan kafirlerin başı Bedin ve onun has elemanı Netan, çadırlarından çıktılar. Gökçe:

 

-Erleri tutsak eden soyu bozuk kafirler sizler misiniz?

-İyi bildin, bizleriz! Onları aradığına göre sizler o boyun kızlarısınız. Eğer içinizden birisi çıkıp da bu diyarların üç büyük canavarını yenerse o zaman bana erlerinizi serbest bırakmak düşer.

 

Aklı sadece kötülüğe çalışan Bedin, bu sayede iki düşmanın birinden ya da adamların telef eden canavarlardan kurtulacaktı. Belki de her ikisinden de... Yine bir fenalık düşündüğü çirkin suratından okunuyordu.

 

Türk kızı, Türk eri gibi cenge hazırdır her daim. Sırtını dönüp kaçmaz düşmandan. Gökçe de kaçmadı canavar belasından. Başta kırk kız karşı çıktı. Gökçe'yi göndermek istemediler. Onun yiğitçe savaşıp gücünün yettiği yere kadar dövüşeceğini biliyorlar ancak yine de canavarların hepsine göğüs geremeyeceğini düşünüyorlardı, Gökçe hepsine karşı çıktı. Bedin'le anlaştı ve meydana çıktı.

 

İlk canavarın yılana benzeyen bir vücudu olmasına rağmen kuş gibi de kanatları vardı. Gökçe şimşek gibi hızlı Deliboz’la meydanda koşturmaya başladı. Canavar, Gökçe 'ye doğru hareket etmeye çalışıyor; ancak bir türlü yaklaşamıyordu. Gökçe atının üstünde okunu çekti ve bırakmasıyla canavarın yere düşmesi bir oldu. Bunu gören kafirler bir kızın nasıl böyle bir canavarı yendiğine hayret ediyorlardı. Bir kız nasıl böyle ok atabilirdi?

 

İkinci canavarın daha meydana çıkmadan sesi duyuldu. Bu homurtu git gide yaklaşıyor, yaklaştıkça yer titriyordu. Meydanın dışındaki insanlar bile geri çekilmeye başlamıştı.

 

Gökçe duruşunu hiç bozmadı. Deliboz’la, Cangöz'e çok güveniyordu. Allah’ın izniyle bu canavarın da üstesinden gelecekti. Bu canavar bir ayıyı andırıyordu. Lakin yeşilimsi bir rengi ve üzerinde beyaz benekleri vardı. Sesi gibi postu da gürdü. Bu devasa canavar, çok yavaş hareket ediyordu. Gökçe bir ok attı ama bunun yaratığa etki etmediğini fark etti. Ancak bu canavarın ensesinde bir açıklık fark etti. Ensesine yakın değen oklarda homurtusu bütün ovayı inletiyordu. Gökçe hızla canavarın arkasına geçti ve atının üstünde ayağa kalkarak canavarın ensesine bir ok attı. Bu homurtu diğer obalardan duyulabilecek kadar yüksekti.

 

Canavarların sonuncusu at şeklindeydi. Vücudunun her yerinde gözler vardı. Bu yünden Gökçe ne tarafa geçerse geçsin onu görüp kaçabiliyordu.

 

Gökçe uzun bir süre canavarı yakalamaya çalıştı. Fakat canavar görebildiği için kaçıyordu. En sonunda hava karardı. Canavar artık Gökçe'nin hareketlerini daha zor seçiyordu. Gökçe, Cangöz’ü canavarın üstüne doğru yönlendirdi. Canavar, Cangöz 'den kaçmaya çalışırken Gökçe okunu fırlattı ve canavarı yere serdi.

Bedin, Netan ve adamları hayret etmişlerdi. Kırk yiğidi serbest bıraktılar. Obanın erleri kendilerini Gökçe ve kırk kızın kurtardıklarını öğrenince gurur duydular. Kırk yiğit er, kırk yiğit kız obaya dönmek için yola koyuldular.

Netan:

 

-Efendim, gitmelerine izin mi vereceğiz? Peşlerinden gidip onları arkalarından vuralım.

 

Bedin güldü.

-Haraminin sözünde durduğu nerede görülmüş, dedi. Çirkin bir kahkaha attı.

Netan kendini saf gibi hissetmişti ama yapacağı kötülüğün heyecanı, bunu bastırdı. Sonra yola koyuldular. Erler ve kızlar giderken arkalarından gelen sesleri işitip durdular. Üç yüz adamıyla Bedin ve Netan arkalarından pek de iyi niyetli olmayacak şekilde kendilerine doğru geliyorlardı. Oracıkta kırk cesur yiğit er, kırk ak yüzlü, ince belli kız kafirle savaştı. Kimini öldürüp kimini rehin aldılar. Yenildiğini gören Bedin ve sağ kolu Netan arkalarına bakmadan inlerine doğru dörtnala kaçıyorlardı. Erler ve kızlar ikisini takip ettiler. Bedin’in de Netan’ın da atları çok hızlıydı. Deliboz bile yetişemiyordu. Ama Gökçe kız canavarı devirdiği yayını aldı eline. Dörtnala giden Deliboz'un üzerindeyken fırlattı okunu. Ok, kaçmaya çalışan Netan'ı devirdi. Vahşi bir hayvan gibi bağırarak öldü Netan. Korkuyla atını daha şiddetli kırbaçlayan Bedin tıpkı, canavarda olduğu gibi Gökçe kızın okuyla ensesinden vuruldu. Sesini bile çıkaramadan yığıldı yere.

 

Kırk bahadır er, kırk cengâver kız durmadı. At sürüp kafirin topraklarını kendilerine yurt yaptılar. Çiçekler, fidanlar ektiler. Türklerin geldiği yere can geldi. Kısa zamanda toprak bereketlendi, ağaçlar yeniden yeşerdi. Han, burada toy verdi. Bütün Oğuz beyleri toya katıldı.

 

Habere ait diğer görseller

Güncelleme: 10 Mart 2024 10:45
BENZER HABERLER
X