
ORHAN PAMUK’UN ESERLERİ VE ANİBAL... Gebze turizmi için değerlendirilmeli
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un hemen hemen tüm eserlerinde Gebze’nin yer aldığını kaydeden Ercan Yamen, Gebze turizmi için değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Anibal'ın anıt mezarının, Gebzeliler'e bile kapalı olduğunu söyledi
Dünyaca ünlü, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk; 2005 yılında İsviçre’de Neue Zürcher Zeiltung adlı gazeteye verdiği bir demeçte, “Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi” diye konuştu. Bu sözleri nedeniyle hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 301’nci maddesi uyarında soruşturma açıldı. Toplumda çok geniş bir kesimin sert tepkilerine hedef oldu. Dava, 22 Ocak 2006’da düşerken davacıların haysiyetini zedelediği gerekçesiyle 6 bin lira tazminat cezası aldı. Nobel Edebiyat Ödülü’nün kendisine, Türkiye aleyhindeki bu söyleminden ötürü verildiği öne sürüldü. (Basından)
TÜRKİYE’DEKİ İLK OKUR SÖYLEŞİSİ
GEBZE, ESKİHİSAR’DA GERÇEKLEŞTİ
Başka söylemlerinden ötürü zaman zaman tepkileri üzerine çeken Orhan Pamuk’un çok bilinen yönü, üst paragraftaki vakadır. Az bilinen yönü ise Türkiye’de bilinen ilk okur söyleşisini Gebze, Eskihisar Köyü’nde, Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’nde gerçekleştirdiğidir. Gebze Belediyesi’nde SHP’nin iktidar, Mehmet Emin Akın’ın belediye başkanı olduğu 1989-1994 döneminde, 1990’lı yılların başında, Şair Akgün Akova tarafından aylık olarak düzenlenen “Gebze Belediyesi Edebiyat Etkinlikleri”nin konuğu olmuştur.
SESSİZ EV’DEKİ CENNETHİSAR…
ESKİHİSAR MI, BAYRAMOĞLU MU?
O yıllarda; Cevdet Bey ve Oğulları’ndan sonra ikinci kitabı Sessiz Ev (1983), üçüncü kitabı Beyaz Kale’de (1985) Gebze yer almıştır. Sessiz Ev; üç kardeşin babaannelerini ziyaret etmek üzere gittikleri İstanbul yakınlarındaki Cennethisar kasabasında geçirdikleri bir haftayı anlatır. Romandaki Cennethisar, Gebze’nin Eskihisar Köyü olarak bilinir ancak İl Kültür eski Müdürü Ercan Yamen’e göre, şüpheli: “Eskihisar’a benzetemedim. Darıca’ya bağlı Bayramoğlu, Emek Mahallesi civarı zannettim. Konağı aradım, bulamadım.”
GEBZE TURİZMİ İÇİN ÖNEMLİ
Orhan Pamuk’un 2005’teki sözlerinin kendisi dâhil geniş kesimlerin tepkisini çektiğini belirtip, “Niye söyledi, bilemiyorum” diyen Yamen bununla birlikte yazarın hemen hemen tüm romanlarında Gebze’ye yer verdiğine dikkat çekti: “Yazarın eserlerinde Gebze ile ilgili önemli anekdotlar var. Gebze turizmi için bunlar çok önemli. Öte yandan Gebze’de yaşayanların ‘Gebzeliyim’ diyebilmeleri için, bilmesi gerekir. Batı’da bir kafeye veya bir mekâna gittiğinizde, ‘Filan yazar burada oturur yazardı, bu parkı çok severdi’ yazılı plaketler görürsünüz.”
OSMANLI’NIN SON, CUMHURİYET’İN
İLK VE TÜRKİYE’NİN ‘CİVCİVLİ’ YILLARI
Orhan Pamuk’un ikinci romanı Sessiz Ev’in tamamen Darıca, Gebze Bölgesi’nde geçtiğini ve muhteşem bir eser, başyapıt olduğunu kaydeden Yamen, “Esaslı bir kuşak hikâyesinin romanıdır ki, ben de gençlik günlerimizin o fırtınalı (1970 – 80’ler) dönemini burada gördüm. Bizim gençliğimizde insanları basit konularla kavga ettirdiler. Dramatiktir. Roman İstanbul’da doktorun Cennethisar diye hayali kasabaya sürgünle başlar. Eserde ayrıca Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk yılları da var.
GEBZE’DEKİ VEBA YILLARI, SESSİZ EV’DE
Hikâye biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı aklına koymuş üç torunun Cennethisar Kasabası’ndaki babaannelerini ziyaretleriyle başlar. Öyle ki tarihçi, Gebze'de veba yıllarını araştırmak üzere Kaymakamlığın arşivine daldığında ilginç belgelere ulaşır: “Buğday yüklü, Karamürsel’den kalkıp kaybolan geminin Tuzla açıklarında battığını kanaat edindim.” Bu belgelerden o dönemde Gebze'nin sosyal yaşamını, insan ilişkilerini, mahkeme kayıtlarını eğlendirici ve bilgilendirici derin bir anlatımla görüyoruz” dedi.
HÜNKÂR ÇAYIRI’NDAN EVLİYA ÇELEBİ’YE
Fatih Sultan Mehmet'in öldüğü Hünkar Çayırı ustalıkla anlatılırken Evliya Çelebi’nin de izlerine aynı romanda rastlandığını kaydeden Yamen, “Ve daha önemlisi 50 yıl sonra yazacağı son romanı ‘Veba Geceleri’nin ayak seslerini de duyuyoruz Sessiz Ev' de” diye konuştu. Yamen, romanın hikayesine dair ayrıca şunları kaydetti:
“Üç torunun dedeleri Cennethisar’a 70 yıl önce, Talat Paşa döneminde sürgün edilmiştir. Babaannenin anılarla yüklü 90 yıllık geçmişi ağır ağır aralanırken dedenin, Doğu ile Batı arasındaki uçurumu bir çırpıda kapatacağını sandığı büyük bir ansiklopediyi yazışı hatırlanır. Evde sessiz gözlemleri ile kuşaklar arasında köprü kuran tanıklar, bahçe duvarının ötesinde ise aile ile ilgilenen tutkulu gençlerin hareketleri vardır.”
İÇME SUSUZ GEBZE,
KIRMIZI SAÇLI KADIN’DA
Kırmızı Saçlı Kadın’da İstanbul’dan Gebze’ye yerleşen bir kadının konu edildiğini belirten Yamen, “O yıllarda Gebze’de içme suyu yok. Kuyu açan insanlar var. Kahramanımız, kuyucunun dikkatini çekiyor ve kuyucunun yanında işe başlıyor” dedi.
BEYAZ KALE’DEKİ KONAK
DEMİRCİLER KONAĞI MI?
Postmodern romanların öncüsü sayılan Beyaz Kale’de ise İstanbul’a esir gelen Venedikli bilim adamının konu edildiğini kaydetti Ercan Yamen: “İstanbul’da bir bilim adamı, esiri satın alır. Kurtarır. İlginçtir. Esirle hoca birbirine çok benziyor.
Haliç’e bakan karanlık bir ev. Veba salgını. Eve hapis iki erkek ne konuşur?
Veba salgının biteceğini duyuyorlar. Savaş için bir top yapmaya kalkışıyorlar, sonuçta bizim hoca Viyana’ya öbürüymüş gibi gidiyor. O da Gebze’ye geliyor. Muhtemelen, Demirciler’deki konaktır. Orhan Pamuk’a rastlasak da sorsak.”
**
Kültür Bakanlığı’ndan
proje desteği alabiliriz
Sunumunun bitiminde Gebze’de kent bilincinin sağlanmasına yönelik çalışmada bir kısmına değindiği anekdotlar üzerinden hareket edilmesine dair sunuma ilişkin dinleyenlerle fikir alışverişinde bulunan Ercan Yamen, “Üzerinde tartışmalıyız. Böylesi bir çalışmaya, projeye Kültür Bakanlığı’ndan da destek alabiliriz, yerel yönetimlerden de” diye konuştu. Gebze’de BİLKAR, GESLİMED gibi farkındalık gösteren sivil toplum örgütlerinin hayatın her alanında çoğaltılması gerektiğini kaydeden Ercan Yamen, “Böylesi bir çalışmada kültüre dair çok tanım çıkar. Bizi köklerimizle buluşturur. Günümüze anlam katar. Sanatı, sineması, tiyatrosuyla bizi birbirimize bağlar” diye konuştu.
**
ANİBAL’İN ANIT MEZARI, GEBZELİLER’E BİLE KAPALI
Fas, Tunus ve Cezayir’den
gelirler diye çok bekledim
TÜBİTAK MAM arazisi içinde, Kartacalı Kumandan Anibal’e ait anıt mezarın da gerek yurt içi gerek yurtdışı turizm için değerlendirilemediğini belirten Ercan Yamen, “Fas, Tunus, Cezayir’den Anibal’ın anıt mezarını ziyaret ederler diye çok bekledim. Onlara da doğru anlatamadık veya bilmiyorlar, bilmiyorum. Ziyarete de kapalı. Bekçiden izin alacaksınız da. İl Müdürü iken gittim, ‘Haber verelim.’ dediler. Kime ne haberi?” dedi. Yamen, Kartacalı Kumandan ve anıtın hikâyesine dair şunları söyledi:
“Hem Fatih Sultan Mehmet’in hem de Mustafa Kemal Atatürk’ün hayranlık duyduğu bir komutan.
Kartaca komutanıdır. Kartacalar, Afrika’nın kuzeyinde yaşayan halktır.
Anibal, Roma’ya kafa tutuyor. Günümüzden örnekleyecek olsak; Kıbrıs’ın Amerika’ya kafa tutmasıdır.
Milattan Öncesi yıllar. Henüz, İsa gelmemiş, dinler yok. Farklı inançlar var, tek tanrılı dinler yok.
Anibal, Roma’ya karşı büyük bir öfkeyle yetişiyor. Müthiş bir askeri, stratejik dehası var.
Roma’nın kabusu olan Anibal’in günümüzdeki resimleri temsili. Ben daha kısa boylu ve esmer olduğunu düşünüyorum.
Roma’yı neredeyse yıkacak. Fakat içeriden, kendi ülkesinden de destek göremiyor.
Roma büyük bir entrika ile savaşta ilk defa filleri kullanıyor.
Anibal, Akdeniz’, Alp Dağları’nı aşarak geliyor. Roma içlerine kadar ilerliyor ancak entrikalar ile bir şekilde, tam kazanacakken savaşı kaybediyor. Ardından, Gebze’ye sığınıyor. Önce misafir edip koruyorlar. Askeri dehasından faydalanmak istiyorlar.
ROMA’NIN ELİNE DÜŞMEKTENSE
KENDİSİNİ ÖLDÜRMEYİ TERCİH ETTİ
Bir tahmine göre; Bursa (Pursiya) Kralı, Anibal’ı ihbar ediyor. Roma, ‘Bize verin onu’ diye baskı yaparken Eskihisar Kalesi’nde tutuklu tutuyorlar. Dayanamayıp Anibal’ı Roma’ya teslim etmeye karar veriyorlar. Anibal, ‘Roma’nın eline düşmektense ölmeyi tercih ederim’ diyerek kendisini öldürüyor.
Birkaç kez kaçtığı, tünellerden gittiği, pusuda öldürüldüğü gibi bilgiler de var.
Atatürk, dönemin eğitim bakanına talimat verip, Anibal’a ait bulgu bulunmasını istiyor.
GEBZE’DE HALK KAZMAYA KÜREĞE SARILIYOR
Gebze Halkı o zaman konuya çok merak salıyor. Kazmayı küreği alan yola düşüyor. İş çığırından çıkıyor. ‘Ben atının nalını buldum’, ‘Kılıcını, miğferini buldum’ falan diyor.
Atatürk bunun üzerine, ‘Böylesi bir kahraman kendisini öldürmek isteseydi denizi gören en yüksek yere çıkardı’ diyerek bugün TÜBİTAK MAM arazisi içindeki araziyi işaret ediyor. Kesin belge yok aslında.
Atatürk’ün Anibal’a dair vasiyeti ne yazık ki 1982’ye kadar yerine getirilmiyor. Darbe döneminde böyle bir düzenleme yapılıyor. Kaya üzerine, temsili kafa resmi koyuyorlar.
Fatih Sultan Mehmet ve Anibal’in burada olması önemli.
‘Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız.’
Büyük bir stratejistti, Anibal.”
DİZİDE YARIN..
GEBZE’DEKİ OSMANLI İZLERİ
İstanbul’a ilk Orhan Gazi,
Gebze üzerinden yürüdü
**
İLGİLİ HABERLER
Kurtuluş Savaşı Gebze’den başladı!
https://www.gebzeemek.com/haber/sivil-toplum-/kurtulus-savasi-gebzeden-basladi/170.html
Fatih, Gebze’ye Roma’yı yanıltmak için geldi
https://www.gebzeemek.com/haber/kultur-sanat/fatih-gebzeye-romayi-yaniltmak-icin-geldi-/179.html
Osman Hamdi Bey’in eserlerinde Naile
İki kez evlendi. Hiç gizli çapkınlığı yok
https://www.gebzeemek.com/haber/yasam/iki-kez-evlendi-hic-gizli-capkinligi-yok/184.html