Ekstra dayanım ile ayakta tutmak mümkün
15 Şubat 2024 04:44

TEORİDE VE PRATİKTE GEBZE TEKNİK Ekstra dayanım ile ayakta tutmak mümkün

6 Şubat depremleri sonrası yerinde tespit için bölgeye giden GTÜ heyetinden Prof.Dr.Bülent Akbaş ekstra dayanım ile eski yapıların ayakta tutulabileceğini belirtip çaprazlı çelik çerçeve projelerini anlattı

Aktan Uslu Tüm haberleri

“Biz bu depremlerle maalesef biraz daha uğraşacağız galiba. Bu anlamda yolunda gitmeyen şeyler var. Her depremden sonra bu tür deprem hareketlerini incelerdim, neler olup bittiğine bakardım. İlk defa bu depremde ne olduğunu anladıktan sonra çok uzun süre evden çıkamadım. ‘Bu nedir, biz her 5-10 senede bir bu tür felaketleri yaşayıp 10 binlerce insanımızı mı kaybedeceğiz?’ dedim.

SEBEBİ ÇÜRÜK BİNALAR.

ONLARI DA BİZ YAPTIK!

Gereksiz yere ölümler. Çok anlamsız bir şey. Ortada bir deprem var, insanımız niye ölüyor bizim? İnsanın ölümü ve bu görüntüler hepimize ağır geliyor. Canlarımızı kaybetmenin sebebi, çürük binalar. Bu çürük binaları da yapan mühendisler olarak bizleriz. Bu binaların nasıl yapılması gerektiğini biliyoruz ama orada da sistemsel bir olumsuzluk var. Onu gidermediğimiz sürece de bunun düzeleceği yok. Aynı şeyleri muhtemelen önümüzdeki yıllarda yaşamaya devam edeceğiz.”

EKSTRA DAYANIM İLE

AYAKTA TUTMAK MÜMKÜN

Gebze Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi akademisyenlerinden Prof.Dr. Bülent Akbaş, geçtiğimiz hafta içi TMMOB Gebze Bileşenleri ve Gebze Ticaret Odası işbirliğinde gerçekleşen,  “1 yılın ardından şubat depremlerine bakış” adlı panele yukarıdaki sözlerle başladı. 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerini yapılar açısından değerlendiren Akbaş, Türkiye’de henüz hiç kullanılmayan güçlendirme elemanlarından söz etti. Depremden sonra Türkiye’de kullanılıp kullanılamayacağına dair deneylerini aktardı. Ardından teoride özetle, “Ekstra dayanım ile eski yapıları ayakta tutmayı başarabiliriz” dedi. Pratikte Gebze Teknik Üniversitesi’nde; Alman sigorta şirketi Allianz SE (Türkiye) ve Örtaş Çelik Anonim Şirketi’nin desteğiyle üzerinde çalışıp sarsma tablasında deney yaptıkları, sarsma tablalarına dair bilgilendirdi.

Depremden sonra hızlı, ekonomik ve pratik güçlendirme için deneysel bir çalışmaya yöneldiklerini, dünyanın her tarafında sık ve yaygın kullanılan çapraz elemanlara yoğunlaştıklarını belirten Akbaş, “Binaya bunları bir şekilde entegre ettiğinizde inanılmaz derecede ilave dayanıklılık sağlıyor” dedi.

Doktora testi ile bir deneyimde bulunduklarını kaydeden Akbaş, “Bu geliştirdiğimiz sistemi, özellikle betonarme binalar üzerinde kullanabilir miyiz sorusu, 6 Şubat depremlerinden sonra karşımıza sıklıkla çıktı. Türk Alman Üniversitesi’ndeki Allianz laboratuvarını kullandık” diye konuştu. Anlatımını video ve görsel destekle pekiştiren Akbaş özetle şöyle devam etti:

 

 “Görüntülerdeki iki bina da, geleneksel yapı stoğunu temsil ediyor. Birinde sismik detaylandırma yok. Kolonlar zayıf.  Bir tanesini geliştirdiğimiz çapraz eleman ile güçlendirdik. Birleşim noktalarına çelik birer ‘kelepçe’ takmak zorunda kaldık. Çünkü beton dayanırlığı çok düşük. Hatay’daki yer hareketinin üçte birini ölçekledik. Çerçeve zayıftı ve yer hareketine dayanamazdı. Üzerinde altı ton yük var. Birleşimler tamamen hasar gördü o anda da deneyi durdurduk.

Bir diğerinde, gerçek yer hareketiyle güçlendirilmiş çerçevede denedik. Bir öncekinin üç katı yer hareketine maruz bıraktık. Çerçeve, yanal olarak deplasman yapamadığından beton dayanıklığı düşük de olsa deprem enerjisinin de bu eleman tarafından tüketileceği şekilde tasarlanmıştı. Normalde bu yer hareketiyle yerle bir olması gereken tam göçme beklenen bir yapıyı, basit bir elemanla ayakta tutabiliriz.

TAHLİYEYE GEREK DUYMADAN…

Bu ve benzeri hızlı ekonomik yöntemlerin Türkiye’de mutlaka geliştirilmesi, uygulanması ve desteklenmesi lazım. Bu basit uygulamaların en büyük avantajı; Türkiye’de en büyük problemlerden biri olan, içerideki insanların herhangi başka bir yere tahliyesine gerek kalmadan uygulanabiliyor olmasıdır. İnsanlar evinde otururken bu tür teknikleri uygulayarak en azından binalarımızı ayakta tutmanın yolunu bulmalı, kısa vadede uygulamalıyız.”

Akbaş depremlerin afete dönüşmemesi için İMO Kocaeli Şube’nin KBB için sürdürdüğü bina taramasının verileri ışığında binaları ayakta tutmanın yolunun bulunması gerektiğini belirtti. Davet edildikleri tüm ulusal toplantılarda projelerini anlattıklarını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı belediyelerin projelerine de içeren çalışmaları olduğunu belirten Akbaş bununla birlikte üniversitelerin karar aşamasında yer almadığını hatırlattı. Akbaş bölgedeki tespitleri üzerinden ayrıca özetle şunları kaydetti:

BETON KALİTESİ YÜKSEK OLMALI

“Büyük bir deprem yaşadık ama ona göre tasarlamamız lazım binaları. Hadi öngörülen şiddeti aştı diyelim. Rezervimiz var, malzeme katsayımız var. Binalarımızda beton kalitesinin biraz daha yüksek olması gerekiyor. Bina için iyi bir mühendislik tasarımı, iyi bir taşıyıcı sistemi olması gerek. Bunların hiçbiri yok.

Deprem büyük olabilir. Zaten yönetmelikte deprem denilen şey, olasılıksaldır. Aşılma olasılığı var. Hesap kitap, büyük bir depremde o binaların yerinde kalmayacağını gösteriyor bize.

Mühendis, belediye ve bizzat insanımızın kendisi; herkeste suç var ama biz bu bina yapım sürecini sistemsel olarak düzeltmediğimiz sürece bu tür eksiklikler olmaya devam edecek.

İyi örnekler de var. İskenderun’da iki kule, etrafı yıkılmış ama kule gayet güzel, yerinde duruyor. Görünen hasar yok. Antakya yerle bir oldu, bina kalmadı. Ama mühendislik kurallarına uygun yapılan bir bina ayakta. Mühendislik kurallarına uyup gereken özeni gösterdiğinizde, güzel bina yaptığınızda binanızdan korkmanıza gerek yok.

ORTA ŞİDDETLİ DEPREMDE DE ÇÖKERDİ!

Sorun depremin büyüklüğü değil gerekli mühendislik hizmeti verilmemiş olması. Binalar güçlü olsaydı dayanır mıydı? Her türlü düzensizlik var bizde. Ortalama bir binada yumuşak, zayıf katlar var. Perdeler yok. Kolon donanımı, donatılar yetersiz. Sismik detay yapılmamış. Zayıf kolonları var. Düşük malzeme ve işçilik kalitesi var. Orta şiddetli depremde dahi bu tür binaların yıkılması kaçınılmaz. Binalarımızın çoğu sadece kendi kendini taşıyabilen binalar. Özellikle mühendislik hizmeti görmemiş binalar şimdi ayakta duruyor ama sadece kendilerini taşıyor, dokunsanız gidecek türde binalar. Binalarda aradığımız üç temel özelliğin hiçbiri bu binalarda yok.

Yapıların hepsini, deprem yönetmeliğinde belirlenen şekilde güçlendirebilir miyiz, böyle bir imkânımız da yok. Eski bir binayı, yeni yönetmeliğe uygun hale getirmek kolay değil. Milyonlarca bina var. Güçlendirmede farklı bir konsept, yöntem geliştirmemiz lazım.

Beklenen Marmara depreminin bu bölgede (Gebze) etkisi, biraz daha düşük olacaktır biraz uzaktayız çünkü. O etkiye karşı buradaki binalarımızı gözden geçirip hala yıkılma riski taşıyan varsa onlar için hızlı ekonomik, pratik bir takım güçlendirme yöntemleri geliştirmeli, bunun da yasal altlığını hazırlamalıyız.

CAN KAYIPLARINI EN AZA

İNDİRECEK YÖNTEMLER

Bugün Türkiye’nin herhangi bir noktasında bir binayı güçlendirmek isteseniz maalesef gittiğiniz yönetmelik, deprem yönetmeliği. Onun da yetkisi büyük, yükümleri ağır. Yapmaya kalktığınızda maliyeti büyük. Binayı boşaltmak gerekiyor farklı problemler çıkıyor fakat biz eğer beklenen etkiye göre en azından kısa sürede kısa vadede bu binaları ayakta tutabilirsek en azından can kaybını önleyebiliriz. Orta ve uzun vadede şehirlerimizi yeniden planlayabiliriz ama can kayıplarını en azından bundan sonraki depremlerde en aza indirecek bir takım yöntemler geliştirmeliyiz.”

Habere ait diğer görseller

Güncelleme: 15 Şubat 2024 04:51
BENZER HABERLER
X