Ergene kirlendi. En çok kanserden ölüyoruz
16 Mayıs 2024 08:54

UZUNKÖPRÜ’YÜ KONUŞURKEN DİLOVASI’NI ANIMSATTI Ergene kirlendi. En çok kanserden ölüyoruz

Bir zamanlar Trakya’nın gözdesi Uzunköprü’de Çorlu/Çerkezköy’deki sanayinin atığının Ergene'ye arıtmasız tahliliyle önce tarım “öldü.” İlçedeki nüfusun bir o kadarı göç ederken kalanların büyük kısmının ölüm sebebi, Dilovalı ile aynı: Kanser…

Aktan Uslu Tüm haberleri

Uzunköprü söyleşileri: 3 – 3

Uzunköprüspor – Gebzespor maçı bahanesiyle gittiğimiz Uzunköprü’de son yerel seçimlerde SOL Parti’den İl Genel Meclis Üyesi de olan, TÖS geleneğinden gelen Emekli Öğretmen Orhan Çalışkan ile ilk meslek anılarını…

https://l24.im/co04

Ardından Köy Enstitüleri’ni, bir birleşip bir ayrılan Eğit-Sen’i, Eğitim-Sen’i…

https://l24.im/CcXq

ve illakin Uzunköprü’yü konuştuk.

 Bir zamanlar Trakya’nın tarımdan sebep vergi rekortmeni ve en gözde ilçesi Uzunköprü’de Çorlu ve Çerkezköy’deki sanayinin atığının Ergene Nehri’ne arıtmasız tahliliyle önce tarım “öldü.” İlçedeki nüfusun bir o kadarı göç ederken kalanların büyük kısmının ölüm sebebi, Dilovalı ile aynı: Kanser…

 Aslen Edirne’nin Uzunköprü’ye sınır komşusu Meriç İlçesi eşrafından olan Orhan Çalışkan, Uzunköprü’de geçen dönem OSB’ye yerinden sebep muhalefet olanların öncülerinden. Sanayileşme ile kirlenen Ergene’nin Ergene’nin gerek Trakya gerek Uzunköprü’de tarımı öldürdüğünü, Uzunköprü’yü boşalttığını belirtip “En fazla kanserden ölüm var” derken Dilovası’nı anımsattı. Uzunköprü Öğretmenevi’ndeki sohbetimizde, sordukça yanıtladı:

ERGENE’DE AĞIR METALLER

“Tarım alanındaki gerilemeyle aynı şekilde burada yaşamda gerileme oldu. 40-50 yıl önce Türkiye’nin ilçe bazında en yüksek vergisi Uzunköprü’den tahsil ediliyordu. Ekonomisi arıma dayalıydı. Ergene Nehri’nin tarımsal rekolte getirisi çok yüksekti. Burada insanlar ekonomik olarak, bugüne göre 8-10 kat daha üst düzeydeydi. O zamanlar Uzunköprü’deki gelişim, Keşan ve bütün ilçelere kıyasla daha iyiydi. Ne zaman tarımda gerileme başladı. Ve Ergene Nehri kirlendi. Çorlu, Çerkezköy’de sanayi kuruldu. O ağır metaller Ergene Nehri’ne verildi ve nehirde sulama yapıldığında Ergene topraklarına ağır metaller yayıldı.

Bu durumdan ötürü ekonomik getirinin düşmesinden öte insan sağlığında büyük bozulmalar oldu. Kanser vakaları arttı. Çernobil ve Çernobil’den sonra Ergene Nehri ile üretilen besin maddelerinin kullanılmasıyla insan vücudunda çok büyük zafiyetler yaşandı, kanser olayı çok arttı. Çevremizde yakınlarımız, tanıdıklarımız birçok insan kanserden öldü. Benim anladığım kadarıyla kalp ve kanser hastalıkları başbaşa geliyor. En fazla kanserden ölüm var. Bunu çoklu organ yetmezliğine bağlayıp götürüyorlar ama çevremizde gördüğümüz kanser çok yüksek yapıya sahip.

Ergene Nehri’nin kirliliği, tarım alanlarının sanayiye açılmasıyla Uzunköprü ekonomik olarak çöktü. Baktığında, araç gereçle ulaşım da zorlaştı.

Benim gençliğimde Uzunköprü’de birçok yerel ve şehirlerarası taşıma şirketleri vardı. Ulaşabilmek daha kolaydı. Ekonomi gerileyince o şirketlerde çekildi ve ulaşımda durgunluk yaşanmaya başladı.

Keşan ve diğer ilçelerden daha öne çıkan bir yapıya sahiptik. Cazibe merkeziydik. Güçlü ekonomi kaynağının döndüğü yerde ulaşım gerekli daha fazla buraya insanlar geliyordu. Yağ, un, çeltik gibi tarıma dayalı birçok fabrika vardı burada. Ama zamanla Ergene Nehri’nin kirlenmesiyle pirinç öldü, pirinç fabrikaları kapandı. Ayçiçek azalınca yağ fabrikaları azaldı. Neredeyse tamamı kapandı. Fabrikalar kapanınca iş göçü başladı. Tarımda getiri olmayınca tarımdan geçmişte geçinenler sanayi bölgesine göç ettiler. Nüfus düştü. Ekonomik gelir düştü. Bu sadece Uzunköprü değil diğer ilçelerden de Çerkezköy, Çorlu gibi sanayi bölgesine göç oldu. Ama Uzunköprü göçü daha fazla verdi. Gelinen aşamada Gebze’den, İstanbul’dan Uzunköprü’ye ulaşım zor. Evet, zorlaştı. Geçmişe kıyasla, ekonomik olarak gerilemesine bağlıyorum bunu.

 ŞİMDİ KÖYÜMÜZDE SIĞIR ÇIKMAZ, MANDA YOK

Hem tarım hem hayvancılık. Ağırlıklı, hayvancılıktan geçinen bir aileden geliyorum. Benim çocukluğumda ailemde 150 koyun, 80 keçi, 20 manda vardı. Şimdi bizde mecburen hayvanlarla aile olarak ilgileniyorduk. Koyun, keçi güttüm. Mandaları zaten, iki sığır çıkardı köyümüzde. 1000 civarında hayvan. Onlar otlakta otluyorlardı. Şimdi köyümüzde sığır çıkmaz, manda yok. Mandayı çocuklar herhalde fotoğraflardan görecek. İnekçilik de genelde kapalı yapıya döndü, o da az. Koyun bir ya da iki sürü vardır. 100’er koyun yoktur, daha azdır. Çocukluğumda hepsi 100’er koyunun üzerinde 20-25 sürü çıkardı. Manda, inek dediğimiz 2 bin civarı vardı. Zamanla meralar sürüldü. Tarıma açıldı. Tarıma açılınca hayvanlığın getirisi azaldı. İnsanlar hayvancılığı köreltti, azalttı, bitti.

Meriç’e bağlı Küçük Doğanca Mahallesi’ndenim Meriç’in 1.5 kilometre batısında bir mahalle. Statü olarak mahalle ama köy gibi yaşıyorduk. O zaman iki mandıra vardı. Mayısın 6’sında başlar mandıra süt almaya, ta ki Hııdırellez’in 70’ine kadar süt alınırdı.

Mandıra gelmeden bir hafta önceki zamanda sütü köylü kendine peynir yapar. Hıdırellez’in 70’inden sonraki süt de kendini peynir yapar. Hayvan ürünlerinden her tür imkâna sahipti köylü. Ama şimdi köylü bu ürünleri almakta, tüketmekte zorluk çekiyor. Yoğurt, tereyağ, et gibi ekonomik olarak da zayıfladı. Mahallede hayvan kalmadı. Sadece bizim mahallede değil bütün köylerde o yıllara göre, yüzde 10’a kadar inmiştir. Tabi ki bu söylediğim rakam istatiksel değil ama gözlem, yüzde 10’un bile altındadır, 40-60 yıl öncesine göre.

Uzunköprü’nün yapısı da bununla alakalı. Hepsi birbirine bağlı. Türkiye tarım, hayvancılık politikası tüm alanları, yerleri etkiler.

Bence Büyükşehir statüsüyle köylerin mahalleye dönüşmesiyle çok ilintili değil. Esas yukarıdan aşağı hayvancılık ve tarım politikalarının yanlışlığından tarımdaki yapılan gübre pahalandı. Yerli ilaç ve gübre ne kadar üretiliyor, bilemiyorum Türkiye’de ama. İlaç gübre pahalılığı, bunun yanında hayvancılıktaki getiri düştü. Çocukluğumda kavunu, karpuzu, ay çiçeğini, buğdayı bir ektiğimizin iyi tarafını alıp ertesi yıla kalanını tohum olarak kullanıyorduk. Ama son yıllardaki tarım politikalarında kendi ürettiğin ürünü tohum olarak kullanamıyorsun. Anladığım kadarıyla Cargill, Amerikan İsrail tohum şirketi neyse her yıl yeni ekilmek üzere yeni tohum ediniyor. O tohumdan randıman alıyor.

Ama ayçiçeğini al sen. Bir sürü dal veriyor ama ürün vermiyor, kısır. Gençliğimde ayçiçeğini aynı şekilde eker, tohuma para vermezdik. Hayvancılık olduğu için yoğun gübre ve suni gübrenin yanında daha fazla hayvansal gübre kullanıyorduk. O da daha ekonomik katkıydı. Bu kadar gelişkin doğada çeşitli otlar çıkmazdı. Hayvansal gübrenin getirdiği otlar vardı. İlacı da çok fazla dayanmazdı, tarımda ilaç çok kullanılmazdı. Tarımda, onlar öldü. Hayvancılıkta bakıyoruz. Koyunun yönünden tekstil firmaları faydalanıyordu. Yün, giyecek için bez üretiyordu. Ama bir anlamı kalmadı.

Hayvanın kullandığı deriden yine deri giyim sanayinde kullanılıyordu. Derinin bir anlamı kalmadı.

OSB orada kesinlikle olmamalı. Biz bunun mücadelesini verdik. Defalarca eylemlere katıldım. Halkın eylemine, ÇED raporlarında ODTÜ’den bilirkişiler geldi. Mahkemeden döndü, tekrar mahkemeye verildi. Orada biz katıldık köylü halkın eylemlerine.

Yeri çok yanlıştı. Geçmişte Çerkezköy’de tarım alanına sanayi bir şekilde yoğun olarak kurulurken tarımın geleceğini düşünün öngörülü insanlar, yeri değil dedi. İnadına kuruldu ama arıtma tesisi yapılması istendi bilen insanlar tarafından. Arıtma tesisleri yapılmadı. Yapılan da göstermelikti, kullanılmadı. Ergene battı yok oldu. O insanlarda besinlerle kanser vakaları çok arttı. Hem tarımda rekolte, geçim düştü hem de insanların hastalıkları arttı. Batıdan kuvvetli rüzgar essin. Kokudan duramazsın. Hele yakın evler, Ergene’nin kokusu çok rahatsızlık veriyor. Şimdi bizim kuzey ve güney olarak poyraz ve akyel rüzgârlarımız var bu bölgenin etken rüzgarı. Batıdan az esiyor ama yine de büyük koku yapıyor. Şimdi Kavacık Köyü’nde yapılacak sanayiyle akyel estiğinde Uzunköprü kokudan durulmaz. Benim gidecek başka yerim yok ki, burada evim var. Ekonomik olarak kimseyi sömürmemişim, zenginliğim yok. Emekli maaşımla yaşıyorum. Gidecek yaşayacak evim var. O kokuyla orada yaşayamazsın.

Oradaki sanayiye ayrılan yer tam bir göletin dibinde. Tarımın, su alanında yapılıyordu. Orada hayvan otluyor ve çeşitli biyolojik çeşitlilik, endemik bitkiler. İki çeşit kekik otu vardı. Biri eflatun açıyor, biri sarı, bir de mavi açan üç çeşit.. O endemik kimse gelip araştırmamıştır ama Türkiye’de sayılıdır. Çeşidi az ama çoğaltılabilir ama sanayiyle birlikte o da bitecek. Hayvancılık, tarım var orada. Doğada yaşayan çeşitli canlılar var, yaşaması gerekiyor. Tavşanı, yılanı, kekliğidir yok olacak. Yer altı suları bitecek, zaten bitmek üzere. Orada kokuyla yaşayacak, kanser olayı artacak insanlar ürettiğini tükettiğinde. Yaşam yok olacak. İstediğimiz şu: Yaşamı kolaylaştırmak, güzelleştirmek bizim mantığımız. Sanayi yapacaksak yaşama katkı sunmalı, güzelleştirmeli. Ama yapacağın sanayi yaşamı zorlaştırıyorsa bu bir zarar.

Yeri doğru seçilme, doğa, insan çevreye zarar vermese sanayi olabilir ama biz sanayiden öte teknoloji üreten yatırımlar olmalı. Kalkıpta burada OSB kuracağıma tarımı hayvancılığı geliştiririm. Daha yaşam için gerekli, bunu yaparım. OSB kuracağıma bugün teknolojinin ekonomik getirisi sanayinin kat kat üzerinde. Buna yatırım yaparım.

KAPAK FOTO...

Stadı yıkılıp yenilenmeyen ilçenin Ergene Nehri'nin üzerinden geçen tarihi köprüsünde de tadilat bitmek bilmedi.. Yine süre uzatımı alındı. 

 

FOTO GALERİ (Aktan USLU)

Uzunköprü’de gece

https://l24.im/gADbZa

Uzunköprü’de gündüz

https://l24.im/Q6Bi

 

Habere ait diğer görseller

Güncelleme: 16 Mayıs 2024 09:00
BENZER HABERLER
X