BAK SEN MADDE BAĞIMLISI “ÇAKAL”A! Abisinin firmasıyla belediyeye fatura mı kesmiş?

03 Kasım 2025 08:00
“Bir gazetecinin ilk görevi, şüpheli büyük bir yıkımın ardından yetkililere doğru soruları sormaktır. Tüm şüpheleri dikkate almalı, bu şüphelerin peşinden gitmelidir.

Ne yazık ki bu süreçte erkenden 'yıkımın sebebi metro değil', 'Binada kolon kesilmiş' diyerek ya da 2013 yapımı bir bina için akıl almaz biçimde 'kentsel dönüşüm' diyen gazeteciler oldu. Bu, mesleğimiz adına çok üzücü bir tablo.

Burada toplum yararına değil, siyasetin çıkarına hizmet etme eğilimi görüyoruz.

Maalesef toplum yararını unutan gazeteciler, siyasetin esiri olmuş bile...”

 Cansu Albayrak KIZILKAYA

Nokta Medya Grup Genel Yayın Yönetmeni

Sosyal medya paylaşımından

**

Bankoda bulunan görevliye kimliğimi ve Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti üyelik kartımı uzattım. Bankoda bulunan arkadaş “Cemiyet üyesi mi yoksa yöneticisi misiniz?” diye sordu. Bunun üzerine üyeyim dedim. O zaman “Yüzde 30 indirimden yararlanacaksınız” dedi. Bunu biliyorum dedim ve teşekkür ettim. Sonra neden bunu sorduğunu söyleyince “Yöneticiler sadece 15 lira katılım payı ödüyor dedi. Bir süre öylece bakıp kaldım. Bir kurum yöneticilerini düşünün üyesine tanımadığı imtiyazı kendine tanıyor.

Süriye Çatak TEK

Özgür Kocaeli’de çalışırken

Gazeteciler Cemiyeti yönetimi kendine imtiyaz sağlayamaz” başlıklı yorumundan.

**

Önceki cuma günü Kızılay Gebze Şubesi’nde Celalettin Kurt başkanlığındaki yeni yönetimin geride kalan 8-9 ayı değerlendirdiği basın toplantısının bir nevi, “davetsiz” konuklarından idim.

Toplantıdan üç gün önce Başkan Kurt’un sözlü bildirmesi ve davetine karşın, “Arayacaklar da” demesinden ötürü, aranmayınca ertelendiğini sandığım toplantıya, o aksamaya rağmen bir şekilde katıldım.

Toplantı bitiminde toplu fotoğraf karesinde yer almadım. Şöyle ki;

Öncelikle çocuk tacizinden hüküm yiyen ve bir sosyal medya paylaşımında sitesinde haberlerin artık paralı olduğunu duyuran ile aynı karede yer almam öncelikle her iki meslek çıbanının da kendilerinin gazeteci olduğuna dair algı çalışmasına alet olmak olacaktı. Olmadım.

Zaten ilgili bir haberimde o toplu fotoğrafı gerektiği şekilde ayıklamak, parça parça vermek durumunda kaldım. Arada bir iki kişi daha güme gitti. Yapacak bi’şi yoktu.

Toplu fotoğraf karesi üzerinden kimin ne yazıp yazmadığına kendimce tarama yaptım ve Kızılay’ın ne kadar doyurgan olduğunu anladım…

Bedava haber yapmayacağını ilan edip toplu fotoğraf karesinin önlerinde yer alan ve üstelik İnternet ‘Gazetecileri’ Derneği Başkanı olduğunu iddia eden zevat, satır yazmamış…

Dünya kupalarında boy gösteren medarı iftiharımızdan sanayicilere yönelik haftalık, sermaye yanlısı yayın politikası uygulayana…

Kahvaltı etmeye gelmişler: Kızılay onları da doyurdu…

Celalettin Kurt toplantının bir bölümünde; “Şubemize günde 5-6 madde bağımlısı geliyor. Görevli arkadaşlarımızı da türlü taleplerle tehdit edebiliyorlar. ‘Kızılay değil misiniz, verin diyorlar. Toplumun huzurunu da bozan insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz” dedi.

Celalettin Kurt bu konuya girerken ilk etapta o kişileri nasıl tanımlayacağını kestirmeye çalışırken devreye TGF Genel Başkan Yardımcılığı ve Gebze Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapan zevat girdi.

Bir taraftan yanındakine Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu finansörlüğünde bir sürü “Gazeteci” ile birkaç gazeteciyi nasıl gezdirdiklerini anlatırken diğer taraftan Kurt mevzuya girdiğinde kast ettiği kişileri “Çakal” diye, üstelik iki defa devreye girmeye çalışarak tanımladı.

Celalettin Kurt istifisini, duruşunu, hümanist tavrını sürdürdü ve onların da birer insan olduğuna vurgu yaptı…

Kaldı ki “Çakal” imişler de…

Abileri üzerine kurdukları firmadan Darıca Belediyesi’ne fatura mı kesmişler?

Sonra onlara “çakal” diyenin sitesiyle mikromilliyetçilikten kankasının “sitesindeki” habere baktım. Bir iki cümlede kelime oyunu hariç “Kopyala yapıştır” ile paslaşmışlar.

Ya da birinden biri, diğerinin emeğini çalmış..,.

Ama fark etmez…

Bayat belediye haberleri ile süsledikleri yayın organlarında birbirlerine methiye düzerek imajlarını sağlama alırlar artık…

Bir hayli taradım..

Gözümden kaçan olduğunu sanmıyorum..

Celalettin Kurt toplantıda;

“Bir yanlış algı da şu: ‘Kızılay parayla kan satıyor.’ Öyle bir şey yok. Kızılay’ın bağışçıdan kan alırken oraya kurduğu bir platform var. Teknolojik ekibi, insan kaynağı, vesairesi var. Ardından laboratuvarda tahlil yapılıyor. Tüm bunları yaparken bir ünitenin maliyeti diyelim ki, 100 lira. Burada aykırı bir durum yok. Kanın tutulma süresi de maksimim 42 gün. Vatandaşın işlenmiş kanı özel hastaneden edinmesi durumunda, tedavi sonrası hastane vatandaşa –örneğin- 1000 lira tutarında fatura kesiyor. Vatandaşa, Kızılay’dan kanı parayla aldığını söylüyor: Parayla aldığına dair kısmı, doğru. Ama ötesi… Bilgi kirliliğinden dolayı Kızılay yıpratılmış oluyor” da dedi.

Hiç mütevazı olmayacağım..

Bunun adı kan ticareti idi ve gerek Gebze Bölgesi’nde gerekse internet avantajı ile bölge dışından çok sayıda yurttaş, kan ticareti yapan kansızları sadece Gebze Emek’ten okudu…

Yazamazlardı çünkü…

Ya ilanını aldıkları, ya imtiyazlı indirim sağladıkları, ya danışmanlığını yaptıkları… hastanelerden biri olabilirdi.

Bu memlekette gazetecilik gibi gazetecilik, gazeteciliği gazetecilik gibi yapanlara ekonomik anlamda hiçbir kazanç getirmez. Aksine bedel bile ödetir bazı yerler…

Örneğin belediyeler. Parti farkı gözetmeksizin… aleyhinde yazıldı mı sopa haline dönüştürdüğü ilanları kesiverir.

Sözüm ona cezalandırıp susturmaya çalışırlar.

Zaten her tür nemalandırma ile susmaya hazırları susturmak işten bile değil.

İşte Gebze’deki apartman göçüğü sonrası sanki metro yer üstünde inşa ediliyormuş gibi..

Henüz atanmışı seçilmişi ile yönetenler bile kimin ihmali olmadığını açıklamamışken veya zaten açıklamayacak iken…

Birileri edindiklerinin bedelini sanki metro yer üstünde inşa ediliyormuş gibi, metrodan muaf yeraltı hareketlerine bağladı bile…

Şayet yüzleri veya paylaşımlarının altındaki yorumları da okurlar.

Kıymetli meslektaşım Cansu Albayrak Kızılkaya’nın tespiti doğru…

Maalesef toplum yararını unutan gazeteciler, siyasetin esiri oldu bile diyor ama bence daha doğru tanım, ‘Siyasi iktidarın’ idi ve dönem farketmeksiz sürüyor, sürecek idi.

Bir de sadece siyasetle sınırlı değil ki…

Üç kuruşluk ilan, beş veya yönetici iseler 25 kuruşluk indirim için özel hastanelerin de esiri olmuşlar..

Diyorum.

Şimdilik ama…

Başka da bi’şi demiyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
X