KURYE ŞİRKETLERİ KAR REKORU KIRARKEN ÖLÜYORUZ Motokuryenin canı 27 bin 300 TL
Dev Turizm-İş, 4. Vardiya İşçi Dayanışması ve PSAKD işbirliğindeki Çayırova İşçi Buluşması’nda Motorkurye Gökhan Alkan da söz aldı. İş cinayetinde olan Yunus Emre Göçer’in katilinin 27 bin 300 TL’ye serbest kaldığını söyledi
İşçi Buluşması Kocaeli Çayırova’da gerçekleşti: “Birlik, özgüven, umut!”
Farklı iş kollarından çok sayıda işçi, Devrimci Turizm İşçileri Sendikası, 4. Vardiya İşçi Dayanışması ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kocaeli Şubesi’nin çağrısıyla Çayırova Belediyesi Kültür Salonu’nda bir araya geldi.
- Vardiya İşçi Dayanışması sözcüsü Hüseyin Tolu’nun açış konuşmasıyla başlayan etkinliğin ilk bölümünde BADİS Genel Başkanı Metin Burak, DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Uzmanı Nuran Gülenç ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu söz aldı. İşçi sınıfı tarihinin önemli dönüm noktalarının sergilendiği sinevizyon gösteriminin ardından oluşturulan işçi kürsüsünde çok sayıda işçi düşüncelerini paylaştı. Yapılan konuşmalarda ortak vurgu “örgütlenerek güçlenmek ve umudu büyütmek” oldu.
“YAŞADIKLARIMIZIN EN TEMEL
NEDENİ ÖRGÜTSÜZLÜK!”
Etkinliğin açış konuşmasını yapan 4. Vardiya İşçi Dayanışması sözcüsü Hüseyin Tolu, “Bugün Türkiye işçi sınıfının ekonomik ve sosyal bir yıkım yaşadığını” vurguladı. “Neoliberal dönemde ilk olarak örgütlenmelerini kaybeden işçi sınıfının, bu şekilde yaşadıkları karşısında savunmasız kılındığını” ifade eden Tolu şunları söyledi:
“Süreci tersine çevirmek için, ilk kaybettiğimizi ilk olarak kazanmak zorundayız. Örgütlenmeyle birlikte, özgüven ve umut! Bunlara hava, su kadar ihtiyacımız var. İşçi buluşmamız, kaybettiklerimizi kazanma çabamıza ne kadar hizmet ederse o kadar anlamlı olacaktır.”
DEMOKRATİK VE DİRENİŞÇİ
BİR SENDİKAL ÖRGÜTLENME
Konuşmasında bürokratik, uzlaşmacı sendikal yapıları da eleştiren Hüseyin Tolu, “İşçileri özneleştirmeyen, işçilere söz ve karar hakkı tanımayan bürokratik, uzlaşmacı sendikal yapılar içerisinde işçiler yine örgütsüz. İşçilerin söz ve karar hakkına sahip olduğu demokratik ve direnişçi bir sendikal örgütlenmeyi yaratmak zorundayız!” dedi.
“İşsizleri ve emeklileri de kapsayacak bir sınıf mücadelesi çizgisini büyütmek zorundayız!”
Hüseyin Tolu konuşmasının devamında, işsizlerin ve emeklilerin sorunlarına da değindi.
İŞSİZLİK HEP GÜNDEMİMİZDE
“Ülkede milyonlarca emekli ve yine milyonlarca işsiz var. Emekliler açlık sınırının altının da altında ücretlerle yaşama savaşı veriyor. İşsizlerin durumunu söylemeye bile gerek yok. Biz işçiler, bir yandan sürekli işsizlik tehdidi altında çalışıyoruz. Yani işsizlik konusu, bizim hep gündemimizde. Ayrıca biz işçiler -eğer o hakkı kullanma şansına sahip olabilirlersek- yarın emekli olacağız. Biz de yarın beterin beteri bir yaşam savaşına tutuşmak durumunda kalacağız. İşsizleri ve emeklileri de kapsayacak bir sınıf mücadelesi çizgisini büyütmek zorundayız!”
Hüseyin Tolu’nun ardından BADİS Genel Başkanı Metin Burak söz aldı. Burak konuşmasında işçi sınıfı tarihindeki direnişleri hatırlatarak, günümüze bu direnişçi çizginin ışık tuttuğunu ifade etti.
Metin Burak’tan sonra kürsüye çıkan Nuran Gülenç de işçi sınıfı mücadelesinde kadın işçilerin konumu üzerine konuştu. Gülenç, erkek egemen sermaye düzeninin kadın işçilerin haklarına yönelik saldırıları daha da arttırdığına vurgu yaparak birlikte mücadeleyle bu gidişatın durdurulabileceğini belirtti. Kadınların ücretli/ücretsiz emeğinin sömürüsüne karşı, kendi içimizdeki eşitsizlikleri de göz ardı etmeden örgütlenme ve birlikte mücadelenin önemini ifade etti.
“ÖRGÜTLENELİM, DİRENELİM, UMUDU BÜYÜTELİM!”
Konuk konuşmacılardan son olarak DEM Parti İstanbul Milletvekili ve SODAP Sözcüsü Kezban Konukçu kürsüye çıktı. Konukçu tüm ezilenlerin örgütlü mücadelesinin önemini vurguladığı konuşmasında şunları söyledi:
BİZLERİ AYRIŞTIRIP SEFA İÇİNDE YAŞADILAR
“Bu soygun ve talan düzeninin devamı için en başta bizleri parçaladılar. Hem işçi sınıfının içinde katmanlı bir yapı oluşturdular. ‘Taşeron’ dediler, ‘taşeronun taşeronu’ dediler, işçiler arasında ücret ve statü farklarıyla emekçiler arasında çok ciddi ayrımcılık yarattılar. Yetmedi, soygun düzenlerini devam ettirebilmek için aynı zamanda ‘göçmen işçi’ dediler, ‘Kürt işçi’ dediler, ‘Alevi’ dediler, ‘Sünni’ dediler, bu toprakların zenginliği olan, bizi güzelleştiren farklılıklarımızı, bizi karşı karşıya düşürmek için kullandılar. Bu şekilde işçi sınıfının sırtından kar edenler zevki sefa içinde yaşamaktadır. Onların karşısında birliğimizle, mücadelemizle ve direnişimizle duracağız. Başka yolu yok, örgütleneceğiz ve direneceğiz!”
Kezban Konukçu konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için örgütlenelim, direnelim, umudu büyütelim!”
İşçi Buluşması, konukların konuşmalarının ardından işçi sınıfının mücadele dolu tarihinden kesitlerin sunulduğu bir sinevizyon gösterimi ve işçi kürsüsüyle devam etti. İşçi kürsüsünde, metal işçilerinden motokuryelere, ev işçisi kadınlardan emeklilere çok sayıda kişi söz aldı.
MOTOKURYENİN CANI 27 BİN 300 TL
İşçi kürsüsünde söz alan motorkurye Gökhan Alkan yaşadıkları sorunlara değindi. Alkan konuşmasında, yakın zamanda bir iş cinayetinde yaşamını yitiren motokurye Yunus Emre Göçer’i hatırlatarak şunları söyledi:
“Polis, Yunus'u öldüren kişiyi serbest bıraktı. Dava açıldı. Katile 2 yıl 6 hapis cezası verildi. Hapis cezası para cezasına çevrildi. Yunus'un katili, 27 bin 300 lira adli para cezasına çarptırıldı. Bu ülkenin mahkemesi, bizim canımızın 27 bin 300 lira olduğuna hüküm verdi!”
Gökhan Alkan konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Kurye taşımacılık şirketleri kar rekorları kırarken biz ölüyoruz! Patronlar servetlerini katlarken biz ölüyoruz! Yunus Emre Göçer için adalet istiyoruz!”
İŞÇİ CİNAYETLERİ DEVAM EDİYOR
İşçi kürsüsünde söz alan ve aynı zamanda bir metal işçisi olan SODAP Kocaeli Temsilcisi Erdinç Yılmaz da ülkede yaşanan iş cinayetlerine dikkat çekti. Yılmaz şunları söyledi:
“Salondaki bir pankarta dikkatinizi çekmek istiyorum: ‘2023 yılında en az 1932 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti!’ Yani geçtiğimiz yıl her gün en az beş işçiden fazlası, birilerinin kaza dediği iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Sanırım bu ülkede yaşadıklarımızın en çarpıcı göstergelerinden bir budur. Bu yıl da hızını kesmeden iş cinayetleri devam ediyor.’
Kendisinin de iş kazası geçirdiğini ve uzun süre tedavi gördüğünü belirten Yılmaz şöyle dedi: “Bu sistemde emekçinin canının bir kıymeti yok! Bu nedenle patronlar işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini gereksiz bir maliyet olarak görüyor. Gereksiz gördükleri bu maliyet yükünden kurtulmak için de ellerinden geleni yapıyorlar.”
SÖMÜRÜNÜN EN DERİNİNİ
GÖÇMEN İŞÇİLER YAŞIYOR
Konuşmasında göçmen işçilerin yaşadıklarına da değinen Erdinç Yılmaz, Zonguldak’ta kaçak bir maden ocağında çalışırken yaşamını yitiren ve iş cinayetini örtbas etmek için Ocak sahipleri tarafından yakılan Afgan göçmen işçi Vezir Mohammad Nourtani’yi hatırlatarak şunları söyledi:
“Göçmen işçilerin durumu başlı başına bir konu. Sömürünün ve güvencesizliğin en derini yaşatılıyor onlara. Vezir Mohammad’ın yaşam öyküsü, kâra doymayan bu vahşi kapitalist sistemin çarpıcı bir fotoğrafıdır!”
Erdinç Yılmaz konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Artık yeter! Çalışırken ölmek istemiyoruz! Çalışırken ölmemek için de yan yana gelmek, örgütlenmek ve gücümüzü, dayanışmamızı büyütmek zorundayız!”
YOKSULLUK SINIRI ALTINDAKİ
ÜCRETE “ZAFER” DEDİLER
İMECE Ev İşçileri Sendikası adına Sultan Karasu da işçi kürsüsünde söz aldı. Ev işinin iş, ev işçilerinin de işçi olarak görülmediğini belirten Karasu, ev işçisi kadınların çalışma hayatlarındaki derin güvencesizliğe dikkat çekti.
İşçi kürsüsünde söz alan DİSK Birleşik Metal-İş üyesi metal işçisi Recep Karataş konuşmasında, metal iş kolundaki grup toplu iş sözleşmesi sürecine değindi. Yoksulluk sınırının altıdaki ücretlere imza atan sendikaların bunu bir zafer olarak duyurmalarını eleştiren Karataş, emekçileri tabanda birleşmeye ve örgütlenmeye çağırdı.
Etkinliğe SODAP, DEM Parti, CHP, Demokratik Alevi Dernekleri, İMECE Ev İşçileri Sendikası ve İnşaat-İş Sendikası üyeleri de katıldı.
Coşkulu ve kitlesel geçen etkinlik, işçi halayıyla sona erdi.